17 Ocak 2025 Cuma

OKUDUKLARIM

 


Murat Menteş'in kendine has tarzı ile yazdığı absürt komedi. Akışı, dili çok güzel. Sadece okurken karakter isimleri benim biraz kafamı karıştırdı.


Kaan Murat Yanık'ı yeni keşfetmiş olmama rağmen bütün kitaplarını alıp, bir solukta okudum. Bence kitapların temel sorunu çok iyi giriş, gelişme gösterip alelacele bir sona bağlanıyor olması. Her seferinde ben olsam böyle bitirmezdim dedim. Ama çok çok zevkle okunduğunu belirtmek isterim.


Bir gecede okuyup bitirdiğim bir kitap oldu. Dünyada insani şeylere karşı verdiği tepkiler, yaşamla ölüm arasında gidip gelen bir insanın debelenmeleri oldukça güzel anlatılmış.


Çok sevdiğim bir ablamın kızı büyüdü ve çocuk kitabı yazarı oldu. Geçenlerde imza gününe katılma fırsatı bulunca ilk kitabını yeğenim Ezgi için aldım ve imzalattım.


Valla itiraf etmeliyim okurken çok sıkıldım. Bazı yerleri üçer beşer sayfa atlayarak geçtim ve sonuç olarak bitiremeden kaldırdım. :(


2 hafta önce Yalova'da tiyatro oyununu seyredince bu kitabı tekrar okumalıyım diyerek satın aldım. Başlamadım henüz ama yıllar önce okuduğum için tekrar yazmamak için bu listeye ekledim. 

Ee görüşmeyeli sizler neler okudunuz? Yorumlarda buluşalım.











16 Aralık 2024 Pazartesi

2025 DİLEK LİSTEM

 


Sevgili Noel Baba;

Senin aslında olmadığını, ömrünü Antalya'da tatil yaparak geçirdiğini biliyorum.
Ama olsun içimdeki çocuk bir şekilde dileklerde bulunmam konusunda ısrar ediyor.
2025 yılında istediklerimin bir kısmının gerçekleşeceğine inanıyorum, bu yıl benim yılım olacak.
Ama usulüne uygun olsun diye bir kaç talebimi dile getirmek isterim :))

Öncelikle ayaklarımı yerden kesecek bir araba istiyorum, otomatik vites, ses sistemi düzgün. Böyle bineyim açayım sevdiğim şarkıyı kendi kendime söyleyip yol alayım.

Ardımı düşünmeyecek kadar param olsun. Coin hesabım arttıkça artsın :))

Para olursa gerisini ben hallederim zaten.

Bir anne, bir eş ve bir evlat olarak istediklerim standart zaten. Onları yazmaya gerek yok. Tüm anneler ne istiyorsa onu istiyorum...




22 Kasım 2024 Cuma

SON DÖNEMDE OKUDUKLARIM / HEPSİ TAVSİYE

 


Amerika, aşk ve saflık yeniden keşfedilebilir mi?
 
Sular Üstünde Gökler Altında, okurunu bir zaman makinesi gibi alıp 15. yüzyılın son demlerine götürüyor. Bu sürükleyici macerada rengârenk kahramanlarla birlikte İstanbul’dan Kırım’a, İspanya’ya, oradan Güney Amerika’ya ve Kazablanka’ya doğru nefes kesen bir yolculuğa çıkarken kendinizi birbirinden esrarlı olayların içinde bulacaksınız.
 
Hem aşk derdinden kaçmak hem de babasının hayallerini gerçekleştirerek esaslı bir kâşif olmak için yola çıkan Kalender, âlemden âleme, zamandan zamana, halden hale savrulurken kendini derin çatışmaların ortasında bulacaktır. Kader rüzgârı onu Kristof Kolomb ile buluşturacak ve bu ikili o güne kadar hiçbir denizcinin açılmaya cesaret edemediği karanlık okyanuslara yelken açacaktır. Bakir topraklar üzerinde yol alırken öte yandan da birbirlerinin karanlıklarını ve kuyularını göreceklerdir. Tam dünyayı avuçlarında tuttuklarını sanırlarken işler bambaşka bir hale evrilecek ve tabiri caizse kızılca kıyamet kopacaktır.
 
Kaptanlar, korsanlar, papazlar, şövalyeler, haydutlar, ressamlar, deniz kızları, kurbanlar, gizemli yerliler ve daha nicesiyle dolu bu görkemli atmosfer, aynı zamanda dönemin ruhunu tüm çıplaklığıyla yansıtan şehirler, yapılar, şarkılar, kitaplar, haritalar, diller ve katmanlı psikoportrelerle baş döndürüyor.
 
Son dönem Türk romanının dikkat çeken isimlerinden Kaan Murat Yanık, mitlerle bezediği büyülü gerçekçi olayların bir karnaval havası yarattığı romanında, okurunu masmavi okyanuslarda, kakao ve vanilya kokularının yükseldiği yemyeşil ormanlarda, ışıltılı kurbağaların zıpladığı düşlerde ve Doğu ile Batı'nın dikenli sınırlarında dolaşmaya, bu efsunlu serüvene katılmaya davet ediyor.
 
“Umut etmeye ve masalların içinde kaybolmaya ihtiyacımız var. Hayat karşısında başka türlü direnemeyiz.”


Romantika, Turgut Özakman`ın, Korkma İnsancık Korkma`dan sonra, ikinci romanı. Yine şaşırtıcı bir aşkın öyküsü. Bir aşk güzellemesi. 1960-1987 dönemine özgü çalkantılar. Sürprizler, oyunlar, dönüşümlerle dolu, gizemli bir ilişkinin gizli tarihi. Kuşaklar arası çatışmalar. Renkli, ilginç, şaşırtıcı karakterler. Kıvrak, akıcı, neşeli bir dil, yalın bir üslup. Çok acılı bir anlatım tekniği, usta işi bir kurgu. Konusu, kişileri, tekniği, kurgusu ile farklı bir roman.


2016 Uluslararası Man Booker Ödülü
2016’nın En İyi Kitapları Seçkisi
(New York Times Book Review,  Entertainment WeeklyPublishers WeeklyTime, Buzzfeed, Bookpage, Huffington Post)
 
Rüyalar başlamadan önce Yonğhe ve kocasının hayatları gayet sıradandı.
Evliliğin tekdüzeliğinde normal bir yaşam sürerlerken,
Yonğhe rüyalar görmeye başladı ve vejetaryen olmaya karar verdi.
Evdeki tüm etleri bir torbaya doldurdu.
Kalamarları. Yumurtaları.
O hafta kocası, iş yerine ilk kez ütüsüz bir gömlekle gitti.
Bu, korkunç değişimin başlangıcıydı.

 Han Kang bizleri cinselliği, şiddeti, ilişkilerimizi ve saplantılarımızı sorgulayacağımız rahatsız edici bir yolculuğa çıkarıyor.
 
  “Derinize nüfuz edecek ürkütücü bir evrenselliğe sahip.” 
-Laura Miller

"Kang, insan beyninin ve bedeninin dayanabileceği sınırları ve 
vahşetin en uç biçimlerinde bile görülebilen tuhaf güzellikleri araştırıyor." 
-Entertainment Weekly


Her şeye güldüğümüz mutlu yıllardı. Biz çocuktuk, anne babalarımız da gençti. Başkaları yaşlanır, başkaları eksilir sanırdık. Biz değil, başkaları… Salkım Sokak ve “bizimkiler” dokunsam canlanacak bir fotoğraf gibi…
Kalabalık göçmen ailelerin iç içe yaşadığı, küçücük evlere dünyanın en bereketli sofralarının sığdığı; tertemiz, umutlu, erkenci insanların birbiriyle derdini ve ekmeğini paylaştığı, İzmir’de gizlenmiş bir harikalar dünyasıydı sanki o sokak. Solmayan renkleri, çiçekleri, coşkusu, bulaşıcı neşesi, Boşnak halayları, İzmir zeybekleri, Rumeli türküleri, şenlikli kutlamaları ile geldikleri yeri yuvaya dönüştüren insanların inancıyla kurulan bu dünya büyüttü bizi.
Eksik yapbozumun tüm parçalarını saklayan, yetişkinliğimize liman olan bu sokağın hikâyesine gidenler, kalanlar, yaşananlar, hatıralar da dâhildi ve hepsi anlatılmalıydı… Çünkü ben bir mahalle çocuğuyum, bilek-yürek gücüne ve kahramanların “geçmiş” değil “geniş” zamanlarda yaşadığına inanırım.


Bütün hayatlar birbirine çıkar. Büyük bir şehrin kimi sahile kimi yokuşa çıkan yolları gibidir ömürler. Bizi birbirimize düğümleyen yollar, derken tam da bunu söyler Gavras Bey. Göçler, idamlar, istifalar, muhtıralar, öğrenci olayları, uçak kazaları, tanklar, yanılgılar, fedakârlıklar ve şarkılar içinde geçen bir yüzyılın  Türkiyesi’nde, bir göçe direnen köklerin, ayrılığın, yoksulluğun, ölümün, direncin hikâyesini hatırlatıyor Unutursun. Hacı Gavras Karamanlı, Unutursun’un en uzun yaşayan kahramanı. Hayatının tüm dönemeçleri Bir Cihan Kafes’ten tanıdığımız ve hikâyeleri henüz bitmemiş bir ailenin üç kuşak kadınına çıkıyor. Birlikte geçirdikleri bir ömür içinde birbirleriyle kucaklaşamamış Samire, Yaşar ve Lorin’i ölümüyle kavuşturan bu yabancı kim?
Unutursun, aşk için giden, kalan ve ölenin hikâyesi biraz da...
İstanbul’un son gayrimüslimleri, esnaf dostları Aşkale’ye gitmesin diye vergi borcunu ödemek için para toplayan Müslüman komşular, asılan bir başvekilin güçlü karısı, müge çiçekleriyle bezeli altmışlı yılların Ankarası’nı yasa boğan uçak kazası, savaşlardan sağ çıkmış sıhhiyecilerin yorgunluğu, Kapadokya’nın yer altı kentleri, karlı Berlin, ana kucağı Ihlara, tangolar, ağıtlar ve elbette bir esinti gibi geçip giden Nariye’nin şarkısı... Hepsi birer yağmur damlası bu hikâyede. Hasan Dağı’nın ardında yaşananlar unutulmasın diye.
 
KİMİ BİR MADALYA GİBİ TAŞIR YARA İZİNİ... KİMİ DE TENİNDE YENİ YARALAR AÇARSA, ESKİSİNİ UNUTUP HERKESE UNUTTURABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜR. OYSA ZAMAN HER İŞİ TEK HAMLEDE YAPABİLEN BÜYÜK  BİR KAHRAMAN.
VE HEPİMİZİN KALBİNDE KAPAĞI ÖLENE DEK AÇIK KALAN BİR “UNUTMA! DEFTERİ” VAR.


Dublörün Dilemması ve Korkma Ben Varım’ın yazarı Murat Menteş’ten doludizgin bir roman daha!
Sıkı tutunun!
İstiklal Harbi’nin son gazisi, 100 yaşındaki millî kahraman RUHİ MÜCERRET; bir dünya starına nasıl dönüşüyor?
Zaten ecelin menzilindeyken, esrarengiz psikopat MASUM CİCİ’yi haklayabilecek mi?
Mabet filozofu AVNİ VAV'dan daha neler öğrenecek?
NAZLI HİLAL’e, 70 yaş farka rağmen nasıl açılacak?
Ve son nefesinde kelime-i şahadet getirebilecek mi?
Bir gözü mavi, diğeri kahverengi avare CİVAN KAZANOVA; elden düşme ruhunu, şeytana neden satıyor?
Depremde yitirdiği SERPİL SİLAHLIPERİ’yi unutmayıp da ne yapacak?
Marifetli afet FUJER FUJİ’den kaçarken neye yakalanacak?
Kan kanseri yeğeni OZAN’ı hangi parayla tedavi ettirecek?
Alınyazısındaki boşlukları neyle dolduracak?
İntiharın eşiğinde tetikte beklerken, kimvurduya mı gidecek?
Ziyadesiyle kahkaha ve bir nebze gözyaşı içeren bu serüvende
trenler gemilere çarpıyor.
İstiklal Savaşı, 85 yıl sonra devam ediyor.
Şakaklar matkapla deliniyor.
Uçaklar düşüyor.
Kaybedenler şampiyon oluyor.
Ölüler diriliyor.
Serseri kurşunlar uçuşuyor.
Ve reklamlar, müşterileri ele geçiriyor!

“100 yaşından küçükseniz, bu romanı mutlaka okuyun!”
[EMRAH SERBES]



WARIS DIRIE, çilde göçebe bir yaşam süren ve kızların sünnet edilmesi gibi gelenekleri hala uygulamakta olan Somalili bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. On iki yaşına geldiğinde, yaşlı bir adamla evlendirileceğini öğrenince, çöldeki ailesini terk ederek kaçar ve onu önce Afrika’daki akrabalarına, oradan Londra’ya ve sonra da ünlü bir model olacağı Amerika’ya götüren ilginç yaşam yolculuğunda başlamış olur.
Gündüzleri Naomi Campbell gibi ünlü modellerle çalışan Waris Dirie, aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in bir insan hakları elçisi olarak görev yapmaktadır. Fakat o yine de, geceleri, terk etmek zorunda kaldığı vatanı Somali’deki basit yaşamın özlemini çekiyor. Kadınların genel olarak, kendi ayakları üzerinde duran özgür bir birey olma çabası karşısında karşılaştıkları sorunlar, yokluklar ülkesi olan Afrika’nın çöllerinde yaşandığında, çok daha çarpıcı ve öğretici bir deneyim haline geliyor. Waris Dirie, bu sorunlarla nasıl baş ettiğini anlatarak, ister Afrika’da olsun, ister gelişmiş ülkelerde, benzer sorunlarla karşılaşan tüm kadınlara ışık tutuyor. Dirie’nin öyküsü aynı zamanda, yılmadan çalışıldığında, insanın her istediğini elde edebileceğini de göler önüne seriyor ve herkese, dirençli ve çalışkan olma konusunda bir ders veriyor.
Waris Dirie’nin çarpıcı yaşam öyküsünü anlatan bu kitap, on bir ülkede aynı anda yayınlandı ve hemen beyaz perdeye uyarlama çalışmaları başlatıldı.
‘‘Waris’in öyküsü, gerçek bir kadın kahramanın öyküsü. Herkese esin kaynağı olacak!’’
-ELTON JOHN
 
‘‘Waris Dirie, çok özel ve yürekli bir insan. Öyküsü herkese esin kaynağı olmalı. Düşlerini gerçekleştirmek için karşısına çıkan tüm engelleri aşmakla kalmamış, aynı zamanda kadınların özgürlüğü adına, çok soylu bir savaşa çağırmıştır.
-Dr. NAFİS SADIK













22 Ekim 2024 Salı

Akıl sağlığınızı nasıl koruyorsunuz?

Allah aşkına bana iyi bir şeyler söyleyin.

Bir sabah uyandık minicik bir kız çocuğunun bütün ailesi bir aradayken öldürüldüğünü öğrendik.

Van'da bir kız çocuğunun kayıp olduğunu ve 11 gün sonunda cansız bedeninin gölden çıktığını öğrendik.

İstanbul'un orta yerinde iki kız çocuğunun paramparça edilerek surlardan aşağı atıldığını öğrendik.

Para için insanların bebekleri hiç acımadan öldürdüğünü öğrendik.

İnternet üzerinden çocukların tehdit ve tacize uğradığını öğrendik.

Ve bunlar daha iyi günlerimiz diyorlar. İnanmak istemiyorum.

Bundan daha kötü ne olabilir bunu düşünmek bile istemiyorum.

Çok yoruldum.

Çok yorulduk hep beraber.

Biz nasıl bir cehenneme düştük ve çıkamıyoruz böyle.

Bataklıkta debelendikçe daha dibe batıyoruz sanki.

Ne olur biri bana iyi bir şeyler söylesin artık.

Çünkü buna çok ihtiyacım var.



25 Eylül 2024 Çarşamba

SABAH SABAH BOĞAZIM DÜĞÜM DÜĞÜM

Bugün sabah dolmuş beklerken peş peşe ikisi beni almadan geçti. O kadar doluydu ki insanlar cama yapışmıştı. ( Bu da başka bir yazımın konusu olsun ) Bir ufaklık yaklaştı bana ve dedi ki: 

-Abla sana bir tavsiye vereyim mi? İleride ki eczanenin oradan bin dolmuşa çünkü orda öğrencilerin çoğu iniyor araçtan. Sen de o arada binebilirsin :)) 

Öyle samimi ve sevimliydi ki. Sözünü dinledim ve dolmuşa binmeyi başardım.

Dolmuşa benden bir durak sonra olsa olsa 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu ve ondan birkaç yaş büyük abisi bindi. Abi boş koltuğu göstererek kardeşini oraya oturttu. Kendisi ayakta kaldı. Kız çocuğuna bakarken gözlerimin önüne Narin geldi. O da ancak bu kadar bir kız çocuğu olmalıydı. Öyle savunmasız öyle minik. Gözlerim doldu. Ağlamamak için damaklarımı ısırdım. Bir kaç durak sonra genç bir kadın bindi dolmuşa. Minik kız çocuğu gülümseyerek kalktı ve kadına yer verdi. Öyle tatlı gülümsemesi vardı ki içimden ona sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamak geldi. Okullarına geldiklerinde abisinin elinden tuttu ve aşağıya indiler. En fazla 7-8 yaşında bir kız çocuğu yine en fazla 10 yaşlarında olan abisine emanet edilmişti. 

Kardeşimle ben geldik gözlerimin önüne. Annesi babası çalışan tüm çocuklar gibi birbirimize emanettik. Ama o zaman insanlar bu kadar kötü değildi, şehirler bu kadar kalabalık değildi, içimizde bizim kültürümüze ait olmayan başka insanlar yoktu. Sokakta, acıkırsak komşu teyzenin kapısını çalacak samimiyette büyüdük bizler. 

Şimdi ahh yavrum Narin. O minicik serçe boynunu sıka sıka nasıl öldürdünüz, onun gözlerine nasıl baktınız o anda ve sonra olanları bildiğiniz halde suçlular ceza almasın diye nasıl bu kadar sessiz kalabiliyorsunuz. Gece rüyalarınıza gelmiyor mu minik kız. 

Ben bugün boğazım düğüm düğüm başladım güne. Her gün kaç Narin, kaç Ahmet, kaç çocuk ölüyor, öldürülüyor bu ülkede. 

Bizleri böyle saçma böyle vahşi yapan ne? Biz insan olmayı nasıl ve ne zaman unuttuk ?

Yazacak, söylenecek öyle çok şey var ki. 

Yazamadıkça, söyleyemedikçe boğazımız düğüm düğüm :(



20 Eylül 2024 Cuma

KİTAP ALIŞVERİŞİM / OKUDUKLARINIZ VAR MI?

 

UÇABİLECEĞİNİ HAYAL EDEN TAVUK:

Okuyacağınız bu modern klasik, Filiz adındaki tavuğun öyküsüdür. Filiz artık emir üzerine yumurtlamak ve tüm yumurtalarının pazara satılmaya götürülmesini izlemek istemez. Her Sabah çiftliğin kapısından geleceğine göz atar, özgürce dolaşan hayvanları izler ve vahşi doğaya kaçarak kendisi için bir yumurta yumurtlamanın hayalini kurar.

Özgürlüğü, bireyselliği ve anneliği temel alarak çiftliğin geleneklere sarılı dünyasına başkaldıran, yürekli ve ilham sahibi bir dişi kahramanın hikâyesini anlatan Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk, aynı zamanda evrensel yankının romanıdır ve dünya çapında milyonlarca okura ulaşmıştır. Tavuk, ördek, horoz, köpek, gelincik gibi hayvan karakterleriyle, Hayvan Çiftliği ve Charlotte'nin Ağı gibi İngiliz klasiklerini akla getirir. Sun-mi Hwang'ın günümüz için kaleme aldığı bu fabl, dünya edebiyatı içinde yerini almış unutulmaz bir karakterin yolculuğunu anlatır.




SIFIR NOKTASINDAKİ KADIN:

Neval El Seddavi, ölüm hücresinde Mısırlı fahişe Firdevs'le konuşuyor: Firdevs'in anlattığı yaşam öyküsünü aktarıyor bize. Bu dünyada kadın olmanın, "fahişe" olmanın ne anlama gelebileceğini okuyoruz bu yaşam öyküsünde. Sıfır noktası neresidir?



İSLAM KÜLTÜRÜNÜN YUMUŞAK KARNI KADIN:

İslam geleneğinde kadın, tabirin tam anlamıyla bir “yumuşak karın”dır. Çünkü hem İslamın temel kaynaklarında tanımlanışı hem temel kaynakların yorumlanışı ve hem de bu yorumun tepeden tırnağa ataerkil zihniyet marifetiyle gerçek hayat alanına taşınışı itibariyle kadın adeta bir sorunlar yumağıdır.
Bizim asıl maksadımız, “İslam” dininin temel metinlerinde ve geleneğinde yer alan, “kadın”ı pek çok açıdan problemli bir varlık olarak konuşup tartışmamıza yol açan beyan, yorum ve anlayışların “din” kapsamında değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulamak. Ayrıca bunun da Müslüman kimlikten sıyrılmak gibi bir anlam taşımadığını göstermeye çalışmak.


SULAR ÜSTÜNDE GÖKLER ALTINDA :

Amerika, aşk ve saflık yeniden keşfedilebilir mi?
 
Sular Üstünde Gökler Altında, okurunu bir zaman makinesi gibi alıp 15. yüzyılın son demlerine götürüyor. Bu sürükleyici macerada rengârenk kahramanlarla birlikte İstanbul’dan Kırım’a, İspanya’ya, oradan Güney Amerika’ya ve Kazablanka’ya doğru nefes kesen bir yolculuğa çıkarken kendinizi birbirinden esrarlı olayların içinde bulacaksınız.
 
Hem aşk derdinden kaçmak hem de babasının hayallerini gerçekleştirerek esaslı bir kâşif olmak için yola çıkan Kalender, âlemden âleme, zamandan zamana, halden hale savrulurken kendini derin çatışmaların ortasında bulacaktır. Kader rüzgârı onu Kristof Kolomb ile buluşturacak ve bu ikili o güne kadar hiçbir denizcinin açılmaya cesaret edemediği karanlık okyanuslara yelken açacaktır. Bakir topraklar üzerinde yol alırken öte yandan da birbirlerinin karanlıklarını ve kuyularını göreceklerdir. Tam dünyayı avuçlarında tuttuklarını sanırlarken işler bambaşka bir hale evrilecek ve tabiri caizse kızılca kıyamet kopacaktır.
 
Kaptanlar, korsanlar, papazlar, şövalyeler, haydutlar, ressamlar, deniz kızları, kurbanlar, gizemli yerliler ve daha nicesiyle dolu bu görkemli atmosfer, aynı zamanda dönemin ruhunu tüm çıplaklığıyla yansıtan şehirler, yapılar, şarkılar, kitaplar, haritalar, diller ve katmanlı psikoportrelerle baş döndürüyor.
 
Son dönem Türk romanının dikkat çeken isimlerinden Kaan Murat Yanık, mitlerle bezediği büyülü gerçekçi olayların bir karnaval havası yarattığı romanında, okurunu masmavi okyanuslarda, kakao ve vanilya kokularının yükseldiği yemyeşil ormanlarda, ışıltılı kurbağaların zıpladığı düşlerde ve Doğu ile Batı'nın dikenli sınırlarında dolaşmaya, bu efsunlu serüvene katılmaya davet ediyor.
 
“Umut etmeye ve masalların içinde kaybolmaya ihtiyacımız var. Hayat karşısında başka türlü direnemeyiz.”










18 Eylül 2024 Çarşamba

ROMANTİK KOMEDİ BATAĞINA DÜŞTÜM :))

Bu hafta ne kitap okudum ne de herhangi bir etkinliğe katıldım.

Kendimi saçma sapan filmlere kaptırdım.

Netflix ne kadar romantik komedi yayımladıysa sıraya aldım izledim.


                                                                    Gelinin Annesi


İrlanda Rüyası


Aşk Duvarın Ötesinde


Bir Aile Meselesi


Ve bu filmler haricinde bir de bilim kurgu sıkıştırdım araya

Çirkinler


Sadece dikkatim dağılsın, bir kaç saat eğleneyim diyorsanız izlenebilir filmler. Ama aralarında en çok İrlanda Rüyası'nı beğendim.










5 Eylül 2024 Perşembe

BU ARALAR BEN

 OKUDUKLARIM :






EN ÇOK DİNLEDİKLERİM :

MÜZEYYEN SENAR : RÜZGAR KIRDI DALIMI

DİNLEMEK İÇİN TIK TIK


ATHENA : BEN BÖYLEYİM 

DİNLEMEK İÇİN TIK TIK 

DUMAN : KUFİ

DİNLEMEK İÇİN TIK TIK


GEZDİĞİM GÖRDÜĞÜM YERLER :

BALIKESİR / ERDEK / TURANKÖY


ÇANAKKALE / AYVACIK / KÜÇÜKKUYU


YALOVA / ÇINARCIK / ESENKÖY



GİTTİĞİM ETKİNLİKLER:

MELEK MOSSO KONSERİ : Muhteşemdi

TAHSİN HASOĞLU GÖSTERİSİ : Muhteşemdi

LEVENT YÜKSEL KONSERİ : Muhteşemdi

ETEKLER VE PANTOLONLAR TİYATRO OYUNU : Eh işte

YALOVA KÜREK KULÜBÜ KÜREK ÇEKME ETKİNLİĞİ: Muhteşemdi

























22 Mart 2024 Cuma

ANNEANNEMİ KAYBETTİK.

Benim anneannem öldü :( 

Yazacak, anlatacak öyle çok şey var ki onunla ilgili. 

Artık hiçbirinin anlamı kalmadı.

Son nefesine şahitlik etmek bana nasip oldu.

O son ve derin nefesi birlikte aldık, ben verdim O veremedi.

Hüzünlü bir andı. Ama bir o kadar da huzurlu.

Onun sonsuz yaşama kavuşmuş olması, artık çektiklerinin bittiğini bilmek bana huzur veriyor. 

Biz ondan razıyız. İnşAllah Rabbim de ondan razı olsun.



20 Şubat 2024 Salı

OKUDUKLARIM VE BEĞENDİKLERİM / YORUMSUZ KİTAP PAYLAŞIMI

Yılbaşından bu yana yazı yazmamışım.

Şimdi sayfayı kontrol ederken farkettim bunu.

Ne yazayım diye düşünürken bu aralar okuduklarımı ve beğendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
























29 Aralık 2023 Cuma

2024 YILI DİLEK AĞACIM

Yeni yıl hepimize kutlu olsun.

Dilek ağacıma kişisel taleplerimi yazıyorum. Yoksa güzellik yarışmalarında kızlara sorulunca verilen otomatik cevaplardan ben de verebilirim. Dünya barışı, kardeşlik, özgüzlük vs vs Onlar olsun elbette ama kişisel odaklanmam gereken meseleler var :))







1- ÖNCELİKLE BÜTÜN AİLEMİN BİRLİKTE OLDUĞU, KAYIPLAR YAŞAMAYACAĞIM, HUZURLU VE SAĞLIKLI OLSUN BU YIL VE UZUN YILLAR BOYUNCA


2- BÜYÜK OĞLUMA GÜZEL BİR İŞ İMKANI VE KARİYERİ SAĞLAMAK


3-KÖYDE BAHÇESİNDE KEYİFLE OTURABİLECEĞİM BİR EV


4-DÜNYACA ÜNLÜ BİR SANATÇININ KONSERİNE GİDEBİLME ŞANSI


5-TATİLDE YURTDIŞINA ÇIKIP, KEYİFLE GEZEBİLMEK


6-PARA


7-BELKİ MİNİMAL BİR DÖVME YAPTIRMAK


8-ANNEMLE BAŞBAŞA TATİL YAPMAK


9-ARABA SAHİBİ OLMAK


10-ÇOCUKLARIMLA TATİL YAPMAK

19 Eylül 2023 Salı

MÜZİK SİZİ DE ALIP GÖTÜRÜR MÜ?

Müzik sizi de alıp götüren bir şey mi?

Beni olduğum gerçeklikten alır bambaşka diyarlara götürür.

Bu aralar sardığım bir kaç şarkı var onları sizinle paylaşmak istedim. 

Bakalım bana yaptıklarını size de yapacaklar mı?


İlk sırada Ceylan Ertem & İsmail Altunsaray düeti ile Kız Senin türküsü var. 

Türkünün sözleri ayrı ama özellikle yorum beni benden alıp götürüyor. Her dinleyişimde göz yaşlarıma hakim olamıyorum. 

Dinlemek için TIK TIK 



İkinci sırada Tom Odell Another Love şarkısı var. Bu şarkı özellikle İran'da kadınların başlattığı başkaldırı sonrası sosyal medyada çok popüler olmuştu. Aslında çok çok eski bir şarkı. Ama şimdi her dinlediğimde Mahsa Amani geliyor aklıma. Kadınların seslerini duyurma çabalarını destekliyorum ve bu şarkı beni sanki isyanın içindeymişim gibi hissettiriyor.

Dinlemek için TIK TIK 





Üçüncü sırada Sting & Shaggy düeti ile bir klasik olan English Man in New York şarkısı var. Bu düet o kadar keyifli olmuş ki sırf keyif almak için gün içinde milyon kere dinliyorum. Ve size de şiddetle tavsiye ederim.

Dinlemek için TIK TIK 


18 Ağustos 2023 Cuma

GEZİ NOTLARI / SİNOP ATAEVİ

Gazi Mustafa Kemal Atatürk 15 Eylül 1928 yılında ziyaret ettiği Sinop'ta bir binanın önünde fotoğraf çekilir.  




Ata'nın önünde fotoğraf çekilen tarihi ev bugün bir emekli öğretmen, dernek kurucusu ve yazar olan Yılmaz Yavuz tarafından müzeye dönüştürülmüş durumda. Müze içerisinde Atatürk’ü ve Cumhuriyet'in kuruluş dönemini anlatan çok sayıda kitap ve fotoğrafın yanı sıra Yavuz’un imzasını taşıyan Atatürk’e dair kitaplar yer almakta.


Müzeye girişler ücretsiz. Satılan kitaplardan ya da el emeği ürünlerden alarak öğrencilere burs için kullanılmasına vesile olabilirsiniz.


Ben bu yaz tatilimde sadece iki gün için uğrayabildiğim Sinop'ta Ataevi'ni ilk kez ziyaret etme şansı buldum. Hala eski dokusu korunan ahşap ve tarihi bina içinde Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarına ait pek çok görsel ve kitap var.


Girişte tatlı bir görevli biz karşıladı. Önce evi gezdik sonrasında bize bilgiler verdi. Müzenin kurucusu Yılmaz beye ait kitaplardan satın alarak öğrencilere destek olabileceğimizi söyledi. Bizde Nutuk ve Sarı Mestan kitaplarını satın aldık. Tam çıkmak üzereydik ki Yılmaz Yavuz içeriye girdi. Kendisiyle tanıştık. Çay içtik ve iki kitabı imzalatma şansı bulduk.




Yolunuz Sinop'a düşerse mutlaka ziyaret edin.