Yorumsuz paylaşacağım bir seri daha.
Ben sevdim ilginizi çekerse siz de belki seversiniz.
Yorumsuz paylaşacağım bir seri daha.
Ben sevdim ilginizi çekerse siz de belki seversiniz.
Yılbaşından bu yana yazı yazmamışım.
Şimdi sayfayı kontrol ederken farkettim bunu.
Ne yazayım diye düşünürken bu aralar okuduklarımı ve beğendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Yeni yıl hepimize kutlu olsun.
Dilek ağacıma kişisel taleplerimi yazıyorum. Yoksa güzellik yarışmalarında kızlara sorulunca verilen otomatik cevaplardan ben de verebilirim. Dünya barışı, kardeşlik, özgüzlük vs vs Onlar olsun elbette ama kişisel odaklanmam gereken meseleler var :))
1- ÖNCELİKLE BÜTÜN AİLEMİN BİRLİKTE OLDUĞU, KAYIPLAR YAŞAMAYACAĞIM, HUZURLU VE SAĞLIKLI OLSUN BU YIL VE UZUN YILLAR BOYUNCA
2- BÜYÜK OĞLUMA GÜZEL BİR İŞ İMKANI VE KARİYERİ SAĞLAMAK
3-KÖYDE BAHÇESİNDE KEYİFLE OTURABİLECEĞİM BİR EV
4-DÜNYACA ÜNLÜ BİR SANATÇININ KONSERİNE GİDEBİLME ŞANSI
5-TATİLDE YURTDIŞINA ÇIKIP, KEYİFLE GEZEBİLMEK
6-PARA
7-BELKİ MİNİMAL BİR DÖVME YAPTIRMAK
8-ANNEMLE BAŞBAŞA TATİL YAPMAK
9-ARABA SAHİBİ OLMAK
10-ÇOCUKLARIMLA TATİL YAPMAK
Müzik sizi de alıp götüren bir şey mi?
Beni olduğum gerçeklikten alır bambaşka diyarlara götürür.
Bu aralar sardığım bir kaç şarkı var onları sizinle paylaşmak istedim.
Bakalım bana yaptıklarını size de yapacaklar mı?
İlk sırada Ceylan Ertem & İsmail Altunsaray düeti ile Kız Senin türküsü var.
Türkünün sözleri ayrı ama özellikle yorum beni benden alıp götürüyor. Her dinleyişimde göz yaşlarıma hakim olamıyorum.
Dinlemek için TIK TIK
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 15 Eylül 1928 yılında ziyaret ettiği Sinop'ta bir binanın önünde fotoğraf çekilir.
Ata'nın önünde fotoğraf çekilen tarihi ev bugün bir emekli öğretmen, dernek kurucusu ve yazar olan Yılmaz Yavuz tarafından müzeye dönüştürülmüş durumda. Müze içerisinde Atatürk’ü ve Cumhuriyet'in kuruluş dönemini anlatan çok sayıda kitap ve fotoğrafın yanı sıra Yavuz’un imzasını taşıyan Atatürk’e dair kitaplar yer almakta.
Müzeye girişler ücretsiz. Satılan kitaplardan ya da el emeği ürünlerden alarak öğrencilere burs için kullanılmasına vesile olabilirsiniz.
Ben bu yaz tatilimde sadece iki gün için uğrayabildiğim Sinop'ta Ataevi'ni ilk kez ziyaret etme şansı buldum. Hala eski dokusu korunan ahşap ve tarihi bina içinde Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarına ait pek çok görsel ve kitap var.
Girişte tatlı bir görevli biz karşıladı. Önce evi gezdik sonrasında bize bilgiler verdi. Müzenin kurucusu Yılmaz beye ait kitaplardan satın alarak öğrencilere destek olabileceğimizi söyledi. Bizde Nutuk ve Sarı Mestan kitaplarını satın aldık. Tam çıkmak üzereydik ki Yılmaz Yavuz içeriye girdi. Kendisiyle tanıştık. Çay içtik ve iki kitabı imzalatma şansı bulduk.
Kıyı Kanunu'nun 4. ve 5. maddesinde denize 50 mt den yakın yerler herkesin kullanımına açıktır deniliyor. Kanunun 4. Maddesinin "Toplumun Yararlanmasına Açık Yapı" başlıklı kısmında şöyle denilmekte; "Mevzuata göre tespit ya da tasdik edilmiş kural ve ücret tarifelerine uygun biçimde, getirdiği kullanımdan belirli kişi ya da topluluklara ayrıcalıklı kullanım hakkı tanımaksızın yararlanmak isteyen herkese eşit ver serbest olarak açık bulundurulan ve konut dokunulmazlığı olmayan yapıdır". 5. Maddede ise "Kıyılar ve doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan araziler Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyı, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz." denilmektedir.
Ancaaakkkk;
Bizler vatandaş olarak otellerin, bazı kurumların işgal ettiği deniz kıyılarına giriş yapamıyoruz. Hepsinin kapısına bilmene beach tabelası asmışlar giriş ücreti, şezlong ücreti, şemsiye ücreti adı altında baya haraç kesiyorlar.
En son Dikili Bademli'de bulanan Pissa Koyu'nda böyle bir uygulama yapmaya çalıştılar. Ancak alana çadır kuran vatandaşlar jandarmayı çağırınca uygulamadan vazgeçtiler. E biz her gittiğimiz deniz kenarında polis, jandarma mı arayacağız?
Kimse kimsenin hakkına gerçekten saygı duymayacak mı? Abi ben alana girdim diyelim. Senden hizmet satın almak istersem bana onu bir bedel karşılığında vermen normal. Tuvaletler, şezlonglar vs. Ama ben hiç birşey istemiyorsam kusura bakmayın da Allah'ın denizi için size para vermeyeceğim. Herkes babasının dükkanı gibi ele geçirmiş alanları. Çocukluğumda denize girdiğim Sinop'ta ki tüm kıyılar zart oteli, zurt oteli adı altında halka kapatılmış. Ohh canım ne ala.
Basketbol sever misiniz?
Ben çok severim. Okul hayatım boyunca hep basketbol oynadım ve iyi bir seyirci oldum.
Son dönemde beni yeniden basketbol heyecanı ile dolduran bir şeyler oldu.
Semt77 YalovaSpor Basketbol takımı 1. ligde oynuyor. Maçların çoğuna oğullarımla birlikte eşlik ediyoruz.
Ve ligin sonunda Süper Lige yükselmek için Playoff maçlarında finale kaldık.
Samsunspor ile finalde devam eden mücadele hepimizi çok heyecanlandırıyor.
İlk iki maç Samsun'da oynandı ve maalesef biz önde gittiğimiz iki maçı da son periyotta kaybettik.
Şimdi 3. maç Yalova'da 22 Haziranda oynanacak. Biletleri şimdiden aldık. Umarım maçı alır ve seriyi uzatmayı başarabiliriz.
Yalova'da basketbol çok seviliyor. Hatta #KüçükŞehrinBüyükHikayesi etiketi ile sosyal mecralarda paylaşılıyor.
Taraftar maçlara inanılmaz katılım sağlıyor. En son Samsun maçını televizyondan izlediğimde koskoca Samsun'un sahasının yarısı boştu inanamadım. Oysa bizde oturacak yer bulmak bile imkansız oluyor.
Coşkulu bir tezahürat ve inanılmaz bir destek veriyor tribün.
En sevdiğim şey türbinde hoplaya zıplaya maçı izlemek.
Maç ara verdiğinde çalan müzikler ise bizi aşırı gaza getiriyor.
Bizim taraftarın en sevdiği şarkı ise Gala'nın Freed from Desire isimli şarkısı.
Yaşı bana yakın olanlar şarkıyı bilecektir.
Tekrar hatırlamak ve coşkusuna kapılmak ise müthiş bir duygu.
Şakı için aşağıda ki bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Sözler bitince o son kısımda bizim tribün yerinden oynuyor. Eğer basketbol seviyorsanız bizi izleyin. Maç yarın saat 18:00'da TRT Spor Yıldız'da ya da Yalova 90. Yıl Spor Salonunda
https://www.youtube.com/watch?v=p3l7fgvrEKM
Sözleri ise şöyle;
My love has got no money – hes got his strong beliefs
– aşkımda para yok-onun güçlü inancı var
My love has got no power- hes got his strong beliefs
– aşkımda enerji yok-güçlü inancı var
My love has got no fame – hes got his strong beliefs
– aşkımın şöhreti yok- güçlü inancı var
My love has got no money – hes got his strong beliefs
– aşkımda para yok- güçlü inancı var
Want moremore
– daha fazlasını iste
People just want moremore
– insanlar sadece daha fazlasını ister
Freedomlove, what hes looking for
– özgürlük ve aşk onun aradığı
Want moremore
– daha fazlasını iste
People just want moremore
– insanlar sadece daha fazlasını ister
Freedomlove, what hes looking for
– özgürlük ve aşk onun aradığı
Freed from desire – mindsenses purified
– arzudan azad edilmiş- akıl ve isler arındılırmış
Freed from desire
– arzudan azad edilmiş
Bu haftanın konusu " KURGU KİTAP OKUMAK, FİLM YA DA DİZİ İZLEMEKTEN DAHA KEYİFLİ MİDİR?"
Bu soruya cevabım net EVETTTTTTTTTTTTTTT
Çünkü kitap okumak hayal etmeyi sana bırakır. Okurken o hikayeyi, o sokağı, şehri, kahramanları, yaşanan olayları sen hayal edebilirsin. Renkleri sen yerleştirirsin sayfa sayfa. Ama sinema ya da dizi öyle mi? Sen bir hikayeyi bir başkasının gözünde hayal ettiği gibi izlersin. Karaktere bir şey ekleyemezsin. Yönetmen ve oyuncu sana ne göstermek isterse onu verir. Aslına bakarsanız ben sinemayı da çok severim. İyi film hele de komedi benim en sevdiğim şeydir. Ama kitap okumakla kıyaslanabilir mi? Bence hayır. Kitap her zaman daha iyidir. Mesela Zülfü Livaneli'nin Mutluluk kitabını okurken ben çok etkilenmiştim. Sonra filmini çektiler. İyi bir filmdi aslında ama ben kitabı okurken yaşadığım duyguları filmde bulamadım.
Bu konuda benim tek bir yanılgım oldu. Ters köşe olduğum bir kitap ve bir film var. O da Akıl Oyunları. Ben kitabı okumakta o kadar zorlanmıştım ki anlatamam belki çevirisinden dolayıydı bilemiyorum ama hiç sevememiştim. Ancak kitabın filmini gözümü bile kırpmadan izledim. tek kelimeyle muhteşemdi.
Aslında yazmaya yüzüm yok :( Geçen haftanın konusunu ben belirlediğim halde oğlumun ani gelişen rahatsızlığı sebebiyle yazamadım. Bu haftanın konusunu görünce dayanamadım mutlaka yazmalıyım dedim çünkü ben yavaş insana tahammül edemem :))
"Bazı insanlar iş yaparken veya bir yere giderken daima hızlıdırlar, Diğer bazı insanlar ise her şeyi daha yavaş yaparlar. Hangisini tercih edersiniz?"
Ben tipik bir koç burcu olarak hayatta yavaş giden hiçbir şeye tahammül edemeyenlerdenim. Öyle ki yavaş akan trafiğe, önümde yavaş yürüyen yayalara, konuşurken ağzının içinde lafı geveleyenlere, yavaş akan televizyon dizi ve filmlerine, çaydanlığın geç kaynayan suyuna bile katlanamam.
Bazen evde bana yardım etmesi için birinden bir şey rica ederim. O işi karşımdaki biraz sallasa ben beş yüz kez kendim yapar, o işi mutlaka hallederim. Ama ne olur sonunda yorulan hep ben, sinirleri harap olan hep ben olurum. Hızlı olmak ekstra yorgunluğa sebep olmasının yanı sıra hata yapmama da maalesef imkan vermekte.
Sadece iş güç yaparken değil, hayatıma dahil edeceğim eş dost seçerken de hemen seven biriyim. Hemen sever, hemen güvenirim. Sonrası çoğu zaman büyük hayal kırıklığı. ( Gerçi bu özelliğimi yaşla birlikte ehlileştirdim artık minik ve yıllardır süren arkadaşlarım, dostlarım dışında kimseyi almıyorum çembere )
Bu aralar sürekli kitap okuyorum.
Evde canım sıkıldıkça açıyorum bir kitap kapağı ve yeni maceralar yeni hayatlarla tanışıyorum.
Okuduklarımı ve ben de bıraktıklarını sizlerle paylaşmak istedim.