Okuduklarım :
Sevdadan Karakalem Yazılar
15 Mayıs 2025 Perşembe
24 Nisan 2025 Perşembe
BU 23 NİSAN BURUK GEÇTİ :(
Çocukluğumdan beri 23 Nisan'ı çok severim. Eşşek kadar oldum hala Dünya çocuklarının ülkemize gelip dans gösterilerini yaptıkları televizyon programını izlerim. Duygulanırım, gözlerim dolar. Ata'mıza bir kez daha minnet duyarım. Ancak ilk defa bu sene izlemedim. Yapıldı mı onu da bilmiyorum açıkçası.
Sabah uyandım. İlkokul 1. sınıf öğrencisi yeğenimin okuldaki kutlama törenine gittim. Veli profili ne kadar değişmiş. Ayrıntıya girmeyeceğim. Her şey eskiden çok farklı. Tören bitti eve geldim. Tam salonda çocuklara eski bayramlardan bahsediyordum ki deprem oldu. Önce aman geçer herhalde dedim ama gittikçe şiddetlendi ve evdeki herşey sallanmaya başladı. Fenaydı. Yalova'da 99 depremini ve sonrasında pek çok depremi yaşamış biri olarak korkmadım desem yalan söylemiş olurum. Kendimizi önce terasa, sakinleşince de bir arkadaşımızın köy evinin bahçesine attık. Gün biraz buruk bitti. Ama sanırım yüce Rabbim bunların başında yeterince bela var zaten deyip 6.2 şiddetinde bir depremi ucuz atlatmamızı sağladı. Allah beterinden korusun hepimizi.
Bu sene hiç bir şey yapmak gelmiyor içimden sizin de öyle mi? Dünya b.k gibi, her yerde savaşlar, adaletsizlikler, ülkemden bahsetmiyorum bile. Sabahları güneşe bakıp oh doğdu güneşim diyerek uyanmayalı çok oldu. Sadece yaz geldi diye sevinçle işe geldiğim günleri özledim. Şimdi ne olsa hayata yeniden motive olurum bilemiyorum. Allah'tan ailem ve dostlarım var da onlarla zaman geçirmek beni biraz daha insan yapıyor.
18 Nisan 2025 Cuma
KADIN OLMAK / KANSER TARAMALARI / HPV AŞISI
Maalesef Dünya'nın var olduğu o ilk günden bugüne kadın olmak oldukça zor bir mesele. Ancak benim yazımın bu konunun sosyolojik, kültürel, dini sebepleri ile bir ilgisi yok. Ben naçizane bir sağlıkçı olarak sizleri uyarmaya geldim.
Sevgili dostlar;
Kanser oldukça yaygın. Her evde bir kanser hastası var desem yanılmam sanırım. Sağlıksız yaşam koşulları, stres, sigara ve alkol kullanımının abartılı olması ve sadece kadın olmak bile yeterli bir sebep.
Kanser taramalarının bir kaçı sağlık tesislerinde ücretsiz olarak yapılabiliyor. Aile hekimlerine başvurarak taramalarınızı ücretsiz olarak yaptırabilirsiniz. Nedir bunlar derseniz,
Rahim Ağzı Kanseri 30-65 yaş arası kadınlara 5 yılda bir
Kalın Bağırsak Kanseri 50-70 yaş arası kadın/erkek herkese 2 yılda bir
Meme Kanseri 40-69 yaş arası kadınlara 2 yılda bir yapılmakta.
Çıkan sonuçlara göre uzman hekim yönlendirmeleri yapılarak tedavi sürecinin erken başlaması sağlanmakta.
Ve ve aslında kimsenin bilmediğini fark ettiğim bir konu da HPV Aşısı. Dünyanın pek çok ülkesinde çocukların okul aşı programı dahilinde ücretsiz yapılmasına rağmen maalesef ülkemizde ücretsiz olarak yapılamıyor. Ancak aşının faydasını göz önüne aldığımızda tüm kız ve erkek çocuklarımızın aşılanması gerekiyor.
Aşının yapılması için en uygun yaş henüz aktif cinsel hayatın başlamadığı 9-14 yaş aralığıdır. Çünkü HPV virüsü büyük ölçüde cinsel yolla bulaşmakta ve kadınlarda rahim ağzı kanseri, erkeklerde de testis vb. kanser türlerine sebep olmaktadır. Aşının 45 yaşa kadar yapılması önerilse de aslolan cinsel yaşam başlamadan aşılanmaktır. Lütfen burada yazdığım üç beş satır sizin için bir farkındalık sebebi olsun sizler çocuk hekiminiz, aile hekiminiz ya da güvendiğiniz bir hekim ile konuşarak ayrıntılı bilgi sahibi olun.
Ve umalım ki bu kadar önemli bir aşı ülkemizde de çocuklarımıza ücretsiz olarak yapılsın.
7 Nisan 2025 Pazartesi
OKUDUKLARIM
6 Mart 2025 Perşembe
AĞAÇ EV SOHBETLERİ - 288
Uzun zamandır Ağaç Ev Sohbetleri 'ne katılmıyordum. Bilerek ya da kasten yaptığımdan değil blog sayfama zaman ayırmak biraz zor geliyor aslında. Sadece okuduklarımı yazarak varlığımı devam ettirmeye çalıştım ama bu haftanın konusu ilgilimi çekti. Çünkü ben şu anda da aktif olarak resmi bir kurumun sosyal medya hesaplarını yönetiyorum. Yani bu benim işim.
Haftanın konusu: Sosyal ağ, medya sitelerinin bireyler ve toplum üzerinde olumsuz etkisi var mıdır?
Bence toplumdan topluma değişkenlik göstermekle birlikte vardır. Hele bizim gibi herşeyi yarım yamalak olan toplumlarda kesin zararı var. Çünkü bir kesim ne kadar zengin, ne kadar özgürse diğer tarafta bunun tam tersi durumda olan milyonlar var. Ve insan kendinde olmayanın sürekli gözüne sokulması halinde kıskançlık, öfke gibi duygulara kapılabilir. Misal ben orta sınıfın ortasında bir yaşam süren biri olarak bile benim üst tabakamda yaşayan insanların her gün bir yerlerde eğleniyor olmasından, sürekli iyi yemek, kaliteli eğlence, muhteşem mekanlar, şehirler arasında yaşamasından gıcık oluyorum :)) Etkilenmem falan derdim eskiden ama özellikle son yıllarda vasıfsız insanların ultra lüks yaşamlarına tanıklık ettikçe kendimizi parçalayarak bir yaşam sürmeye çalışan bizlerin haksızlığa uğradığı algısına kapılıyorum. Kişisel sosyal medya hesaplarımı bu sebeple pek aktif kullanmamaya çalışıyorum. Ya da takip ettiğim insanların daha kalifiye insanlar olmasını, ilgi duyduğum alanlarda paylaşım yapan hesapları takip etmeye özen gösteriyorum.
Ancak elbette bir taraftan resmi bir kurum hesabı yönettiğim için bu tarafın da aslında ne kadar gerekli ve faydalı olduğunu gözlemliyorum. Özellikle bir bilgiye ulaşma noktasında resmi sitelerin oldukça faydası oluyor. Hızlı ve doğru bilgiye anında ulaşabilmek işim anlamında beni çok mutlu ediyor.
Aslında insan neyi arıyorsa neyi besliyorsa ona dönüşüyor. İyi şeylere bakalım, doğru bilgiye ulaşalım elbette çok güzel. Ama maalesef her zaman bu mümkün olmuyor. Zaaflarımız, meraklarımız bizi diğer çukura çekiyor. Amann napalım o kadar kusur kadı kızında da olur. Takılalım gitsin :))
27 Şubat 2025 Perşembe
OKUDUKLARIM
Bölge doktorunun kızının, bir yeraltı militanı olan nişanlısına yazdığı mektuplar yanıtsız kalınca, bir aşk üçgeninin ortaya çıkması da kaçınılmaz hale gelir. Ancak bu kırılgan aşk, yaklaşan vahşi savaşın ayak sesleri duyulurken ve işgalciyle direnişçinin arasına kalın çizgiler çizilirken var olmayı başarabilecek midir?
14 yaşındaki Dita, Auschwitz’de Naziler tarafından esir alınan pek çok tutsaktan biridir. Anne babasıyla birlikte Prag’daki Terezin gettosundan alınan Dita, kampta rutin hayatın bir parçası haline gelen dehşet ve korkuya uyum sağlamaktadır.
Çocuklar ve ailelerin bir arada kalmasına izin verilen 31. blokta mahkûmlar gizli bir okul kurmuştur fakat kitapların kesinlikle yasak olduğu kampta, attıkları her adıma dikkat etmeleri gerekir. Alman asıllı bir Yahudi olan blok sorumlusu Fredy Hirsch, bir gün Dita’ya mahkûmların muhafızlardan gizleyerek içeri soktukları kıymetli sekiz kitaptan bahseder ve ondan bu kitaplarla ilgilenmesini, onları korumasını ister. Daima sayfaların ve içinde barındırdıkları farklı hayatların büyüsüne kapılmış olan Dita bu teklifi hiç düşünmeden kabul eder ve Auschwitz’in kütüphanecisi olur.
Şiddete, kötülüğe ve en önemlisi korkuya boyun eğmeyen, korkunç savaş ortamında tek silahı kitaplar olan insanların cesaretine, gücüne ve hiç kaybetmedikleri umuda dair bir direniş öyküsü.
Sevgi dolu görünen ama aslında sizi tüketen bir ilişkinin içinde boğulduğunuz oldu mu? Manipülasyon, suçluluk ve sürekli tatminsizlikle örülmüş bir dünyada kendinizi hapsolmuş mu hissediyorsunuz?
Narsistik ilişkiler, dışarıdan kusursuz görünse de, içten içe sizi yok eder. Bu kitap, narsist bir partnerle zehirli bir ilişki içinde sıkışıp kalmış, ayrılmak isteyen ancak nasıl yapacağını bilmeyen, yaralarını hâlâ taşıyan herkes için yazıldı.
Uzman Klinik Psikolog Burak Öge, bu kitapla, narsist bir partnerin kurduğu tuzaklardan kurtulma yolunda sizi adım adım yönlendirecek. Kendi değerlerinizi yeniden bulmanız, güçlenmeniz ve toksik bir ilişkinin pençesinden kurtulmanız için rehberiniz olacak. Gerçek hikâyeler, uzman görüşleri ve pratik tavsiyelerle, kendinizi yeniden inşa etmenin yollarını keşfedeceksiniz.
Artık zamanı geldi. Hayatınızı geri alın.
Marc Lucas hayatında yaşayabileceği en kötü şeyi yaşar: Kendisinin sebep olduğu bir trafik kazasında karısını ve doğmamış çocuğunu kaybeder. Kazada yaralandığı zaman ensesine batan kıymığı her an hissediyor, ama gerçek yaraları daha derinde.
Hayatı her geçen gün daha katlanılmaz hâle gelirken bir ilanla karşılaşır. Yeni bir deney için bir Psikiyatri Kliniği travma geçirmiş gönüllüler aramaktadır.
Korkunç anıların pençesinde kıvranmadığınız bir hayat düşünün. Marc Lucas, bunun son şansı olduğunu anlar; artık karısını ve bebeğini unutması gerekiyor. Sonsuza dek. Ancak gerçek dehşet geçmişinde değil, geleceğinde yatmakta. Hastanedeki ilk testleri yaptırıp evine döndüğünde dünya artık onu unutmuş gibidir. Anahtarları kapıyı açmaz, kapısının üzerinde yabancı bir isim vardır ve kapı açıldığı zaman korkunç bir kâbusa uyanacaktır.
19 Şubat 2025 Çarşamba
ÇOCUKLARIN İSİMLERİNE KARAR VERMEK :))
Ben anne olalı tam 24 yıl oldu. İlk oğlum bugün 24 yaşında genç bir adam. Sonrasında bu mutluluğu bana yaşatan diğer oğlum ise 20 yaşında.
Geçenlerde arkadaşlarla sohbet ederken çocukların isimlerinin ve kendi isimlerimizin hikayelerini anlattık birbirimize. Keyifli bir sohbetti ben de neden yazmıyorum ki diye düşündüm. Ben de size çocuklarıma benim koyduğum ikinci isimlerinin hikayesini yazmaya karar verdim.
Ben anne olacağımı öğrendiğimde içimde bir hisle birlikte başlamıştım 9 aylık serüvenime. Biliyordum oğlum olacağını. Çünkü öyle kalpten istemiştim ki Allah'ım bana kara, yaramaz bir erkek evlat ver diye her gece dua ediyordum. Ve dualarım nokta atışı kabul oldu. Gebeliğin son dönemlerine girdiğimizde hala ne isim versek kararsızdık eşim ve ben. Sonra bir isimler sözlüğü almaya karar verdim. Cinsiyeti de öğrendikten sonra didik didik isimleri incelemeye başladım. Eşimin benden tek ricası olmuştu "lütfen seçeceğimiz isim Türkçe olsun" Ben de bunu saygıyla karşıladım. Bir gün kitabı karıştırırken bir isim dikkatimi çekti. BARKIN... Öyle güzel bir tınısı vardı ki ( tabi bence ) Dedim buldum oğlumun adı bu.
Barkın ne demek derseniz: Türkçe kökenli bir isim olup, güçlü, sağlam, dayanıklı, koruyucu anlamlarına gelmektedir. Ancak bazı kaynaklarda sert esen rüzgar anlamına geliyor. İsmin harf analizi ise şöyle;
Barkın İsminin Harf Analizi
B: Güçlü duygusal ifade kabiliyeti ve yaratıcılığı temsil eder.
A: Yaratıcılık ve bağımsızlığı simgeler.
R: Güçlü bir kişilik ve kararlılık ifade eder.
K: İrade gücü ve başarıyı temsil edebilir.
I: Duygusal zeka ve empati kapasitesi ile ilişkilendirilir.
N: Zeka ve yaratıcılık ile ilişkilendirilen bir harftir.
İkinci oğlum da aslında kız bebek hayal ediyordum. Ki benim kız ismim daha gençliğimden kesindi. Eğer bir kızım olsaydı ismi kesinlikle Aslı Deniz olacaktı. Ancak doktorumuz muayene sırasında dedi ki Deniz kalsın ama Aslı olmaz :)) Deniz benim için büyüleyici bir isim. Hem gerçek anlamında denizi çok severim, ne zaman kendimi kötü hissetsem deniz kenarında bu mucizeyi seyrederek kendime gelirim. Hem de isim olarak anlamını çok severim. Deniz ismi özgürlüğü, bağımsızlığı, derinliği ve değişkenliği sembolize etmektedir. Engin düşünceli, hassas, hayal gücü yüksek anlamlarına da gelmektedir.
Deniz İsminin Harf Analizi
D: Kararlı ve dengeli olma eğilimi.
E: Enerjik ve heyecanlı yapısının bir göstergesi.
N: Zeka ve anlayış kapasitesini temsil eder.
İ: Duygusal zekayı ve sezgiselliği ifade eder.
Z: Pratik zekâyı ve hızlı düşünme yeteneğini simgeler.
17 Ocak 2025 Cuma
OKUDUKLARIM
16 Aralık 2024 Pazartesi
2025 DİLEK LİSTEM
22 Kasım 2024 Cuma
SON DÖNEMDE OKUDUKLARIM / HEPSİ TAVSİYE
Sular Üstünde Gökler Altında, okurunu bir zaman makinesi gibi alıp 15. yüzyılın son demlerine götürüyor. Bu sürükleyici macerada rengârenk kahramanlarla birlikte İstanbul’dan Kırım’a, İspanya’ya, oradan Güney Amerika’ya ve Kazablanka’ya doğru nefes kesen bir yolculuğa çıkarken kendinizi birbirinden esrarlı olayların içinde bulacaksınız.
Hem aşk derdinden kaçmak hem de babasının hayallerini gerçekleştirerek esaslı bir kâşif olmak için yola çıkan Kalender, âlemden âleme, zamandan zamana, halden hale savrulurken kendini derin çatışmaların ortasında bulacaktır. Kader rüzgârı onu Kristof Kolomb ile buluşturacak ve bu ikili o güne kadar hiçbir denizcinin açılmaya cesaret edemediği karanlık okyanuslara yelken açacaktır. Bakir topraklar üzerinde yol alırken öte yandan da birbirlerinin karanlıklarını ve kuyularını göreceklerdir. Tam dünyayı avuçlarında tuttuklarını sanırlarken işler bambaşka bir hale evrilecek ve tabiri caizse kızılca kıyamet kopacaktır.
Kaptanlar, korsanlar, papazlar, şövalyeler, haydutlar, ressamlar, deniz kızları, kurbanlar, gizemli yerliler ve daha nicesiyle dolu bu görkemli atmosfer, aynı zamanda dönemin ruhunu tüm çıplaklığıyla yansıtan şehirler, yapılar, şarkılar, kitaplar, haritalar, diller ve katmanlı psikoportrelerle baş döndürüyor.
Son dönem Türk romanının dikkat çeken isimlerinden Kaan Murat Yanık, mitlerle bezediği büyülü gerçekçi olayların bir karnaval havası yarattığı romanında, okurunu masmavi okyanuslarda, kakao ve vanilya kokularının yükseldiği yemyeşil ormanlarda, ışıltılı kurbağaların zıpladığı düşlerde ve Doğu ile Batı'nın dikenli sınırlarında dolaşmaya, bu efsunlu serüvene katılmaya davet ediyor.
“Umut etmeye ve masalların içinde kaybolmaya ihtiyacımız var. Hayat karşısında başka türlü direnemeyiz.”
Romantika, Turgut Özakman`ın, Korkma İnsancık Korkma`dan sonra, ikinci romanı. Yine şaşırtıcı bir aşkın öyküsü. Bir aşk güzellemesi. 1960-1987 dönemine özgü çalkantılar. Sürprizler, oyunlar, dönüşümlerle dolu, gizemli bir ilişkinin gizli tarihi. Kuşaklar arası çatışmalar. Renkli, ilginç, şaşırtıcı karakterler. Kıvrak, akıcı, neşeli bir dil, yalın bir üslup. Çok acılı bir anlatım tekniği, usta işi bir kurgu. Konusu, kişileri, tekniği, kurgusu ile farklı bir roman.
2016’nın En İyi Kitapları Seçkisi
(New York Times Book Review, Entertainment Weekly, Publishers Weekly, Time, Buzzfeed, Bookpage, Huffington Post)
Rüyalar başlamadan önce Yonğhe ve kocasının hayatları gayet sıradandı.
Evliliğin tekdüzeliğinde normal bir yaşam sürerlerken,
Yonğhe rüyalar görmeye başladı ve vejetaryen olmaya karar verdi.
Evdeki tüm etleri bir torbaya doldurdu.
Kalamarları. Yumurtaları.
O hafta kocası, iş yerine ilk kez ütüsüz bir gömlekle gitti.
Bu, korkunç değişimin başlangıcıydı.
Han Kang bizleri cinselliği, şiddeti, ilişkilerimizi ve saplantılarımızı sorgulayacağımız rahatsız edici bir yolculuğa çıkarıyor.
“Derinize nüfuz edecek ürkütücü bir evrenselliğe sahip.”
-Laura Miller
"Kang, insan beyninin ve bedeninin dayanabileceği sınırları ve
vahşetin en uç biçimlerinde bile görülebilen tuhaf güzellikleri araştırıyor."
-Entertainment Weekly
Kalabalık göçmen ailelerin iç içe yaşadığı, küçücük evlere dünyanın en bereketli sofralarının sığdığı; tertemiz, umutlu, erkenci insanların birbiriyle derdini ve ekmeğini paylaştığı, İzmir’de gizlenmiş bir harikalar dünyasıydı sanki o sokak. Solmayan renkleri, çiçekleri, coşkusu, bulaşıcı neşesi, Boşnak halayları, İzmir zeybekleri, Rumeli türküleri, şenlikli kutlamaları ile geldikleri yeri yuvaya dönüştüren insanların inancıyla kurulan bu dünya büyüttü bizi.
Eksik yapbozumun tüm parçalarını saklayan, yetişkinliğimize liman olan bu sokağın hikâyesine gidenler, kalanlar, yaşananlar, hatıralar da dâhildi ve hepsi anlatılmalıydı… Çünkü ben bir mahalle çocuğuyum, bilek-yürek gücüne ve kahramanların “geçmiş” değil “geniş” zamanlarda yaşadığına inanırım.
Unutursun, aşk için giden, kalan ve ölenin hikâyesi biraz da...
İstanbul’un son gayrimüslimleri, esnaf dostları Aşkale’ye gitmesin diye vergi borcunu ödemek için para toplayan Müslüman komşular, asılan bir başvekilin güçlü karısı, müge çiçekleriyle bezeli altmışlı yılların Ankarası’nı yasa boğan uçak kazası, savaşlardan sağ çıkmış sıhhiyecilerin yorgunluğu, Kapadokya’nın yer altı kentleri, karlı Berlin, ana kucağı Ihlara, tangolar, ağıtlar ve elbette bir esinti gibi geçip giden Nariye’nin şarkısı... Hepsi birer yağmur damlası bu hikâyede. Hasan Dağı’nın ardında yaşananlar unutulmasın diye.
KİMİ BİR MADALYA GİBİ TAŞIR YARA İZİNİ... KİMİ DE TENİNDE YENİ YARALAR AÇARSA, ESKİSİNİ UNUTUP HERKESE UNUTTURABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜR. OYSA ZAMAN HER İŞİ TEK HAMLEDE YAPABİLEN BÜYÜK BİR KAHRAMAN.
VE HEPİMİZİN KALBİNDE KAPAĞI ÖLENE DEK AÇIK KALAN BİR “UNUTMA! DEFTERİ” VAR.
Sıkı tutunun!
İstiklal Harbi’nin son gazisi, 100 yaşındaki millî kahraman RUHİ MÜCERRET; bir dünya starına nasıl dönüşüyor?
Zaten ecelin menzilindeyken, esrarengiz psikopat MASUM CİCİ’yi haklayabilecek mi?
Mabet filozofu AVNİ VAV'dan daha neler öğrenecek?
NAZLI HİLAL’e, 70 yaş farka rağmen nasıl açılacak?
Ve son nefesinde kelime-i şahadet getirebilecek mi?
Bir gözü mavi, diğeri kahverengi avare CİVAN KAZANOVA; elden düşme ruhunu, şeytana neden satıyor?
Depremde yitirdiği SERPİL SİLAHLIPERİ’yi unutmayıp da ne yapacak?
Marifetli afet FUJER FUJİ’den kaçarken neye yakalanacak?
Kan kanseri yeğeni OZAN’ı hangi parayla tedavi ettirecek?
Alınyazısındaki boşlukları neyle dolduracak?
İntiharın eşiğinde tetikte beklerken, kimvurduya mı gidecek?
Ziyadesiyle kahkaha ve bir nebze gözyaşı içeren bu serüvende
trenler gemilere çarpıyor.
İstiklal Savaşı, 85 yıl sonra devam ediyor.
Şakaklar matkapla deliniyor.
Uçaklar düşüyor.
Kaybedenler şampiyon oluyor.
Ölüler diriliyor.
Serseri kurşunlar uçuşuyor.
Ve reklamlar, müşterileri ele geçiriyor!
“100 yaşından küçükseniz, bu romanı mutlaka okuyun!”
[EMRAH SERBES]
Gündüzleri Naomi Campbell gibi ünlü modellerle çalışan Waris Dirie, aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in bir insan hakları elçisi olarak görev yapmaktadır. Fakat o yine de, geceleri, terk etmek zorunda kaldığı vatanı Somali’deki basit yaşamın özlemini çekiyor. Kadınların genel olarak, kendi ayakları üzerinde duran özgür bir birey olma çabası karşısında karşılaştıkları sorunlar, yokluklar ülkesi olan Afrika’nın çöllerinde yaşandığında, çok daha çarpıcı ve öğretici bir deneyim haline geliyor. Waris Dirie, bu sorunlarla nasıl baş ettiğini anlatarak, ister Afrika’da olsun, ister gelişmiş ülkelerde, benzer sorunlarla karşılaşan tüm kadınlara ışık tutuyor. Dirie’nin öyküsü aynı zamanda, yılmadan çalışıldığında, insanın her istediğini elde edebileceğini de göler önüne seriyor ve herkese, dirençli ve çalışkan olma konusunda bir ders veriyor.
Waris Dirie’nin çarpıcı yaşam öyküsünü anlatan bu kitap, on bir ülkede aynı anda yayınlandı ve hemen beyaz perdeye uyarlama çalışmaları başlatıldı.
‘‘Waris’in öyküsü, gerçek bir kadın kahramanın öyküsü. Herkese esin kaynağı olacak!’’
-ELTON JOHN
‘‘Waris Dirie, çok özel ve yürekli bir insan. Öyküsü herkese esin kaynağı olmalı. Düşlerini gerçekleştirmek için karşısına çıkan tüm engelleri aşmakla kalmamış, aynı zamanda kadınların özgürlüğü adına, çok soylu bir savaşa çağırmıştır.
-Dr. NAFİS SADIK