Bugün sabah dolmuş beklerken peş peşe ikisi beni almadan geçti. O kadar doluydu ki insanlar cama yapışmıştı. ( Bu da başka bir yazımın konusu olsun ) Bir ufaklık yaklaştı bana ve dedi ki:
-Abla sana bir tavsiye vereyim mi? İleride ki eczanenin oradan bin dolmuşa çünkü orda öğrencilerin çoğu iniyor araçtan. Sen de o arada binebilirsin :))
Öyle samimi ve sevimliydi ki. Sözünü dinledim ve dolmuşa binmeyi başardım.
Dolmuşa benden bir durak sonra olsa olsa 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu ve ondan birkaç yaş büyük abisi bindi. Abi boş koltuğu göstererek kardeşini oraya oturttu. Kendisi ayakta kaldı. Kız çocuğuna bakarken gözlerimin önüne Narin geldi. O da ancak bu kadar bir kız çocuğu olmalıydı. Öyle savunmasız öyle minik. Gözlerim doldu. Ağlamamak için damaklarımı ısırdım. Bir kaç durak sonra genç bir kadın bindi dolmuşa. Minik kız çocuğu gülümseyerek kalktı ve kadına yer verdi. Öyle tatlı gülümsemesi vardı ki içimden ona sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamak geldi. Okullarına geldiklerinde abisinin elinden tuttu ve aşağıya indiler. En fazla 7-8 yaşında bir kız çocuğu yine en fazla 10 yaşlarında olan abisine emanet edilmişti.
Kardeşimle ben geldik gözlerimin önüne. Annesi babası çalışan tüm çocuklar gibi birbirimize emanettik. Ama o zaman insanlar bu kadar kötü değildi, şehirler bu kadar kalabalık değildi, içimizde bizim kültürümüze ait olmayan başka insanlar yoktu. Sokakta, acıkırsak komşu teyzenin kapısını çalacak samimiyette büyüdük bizler.
Şimdi ahh yavrum Narin. O minicik serçe boynunu sıka sıka nasıl öldürdünüz, onun gözlerine nasıl baktınız o anda ve sonra olanları bildiğiniz halde suçlular ceza almasın diye nasıl bu kadar sessiz kalabiliyorsunuz. Gece rüyalarınıza gelmiyor mu minik kız.
Ben bugün boğazım düğüm düğüm başladım güne. Her gün kaç Narin, kaç Ahmet, kaç çocuk ölüyor, öldürülüyor bu ülkede.
Bizleri böyle saçma böyle vahşi yapan ne? Biz insan olmayı nasıl ve ne zaman unuttuk ?
Yazacak, söylenecek öyle çok şey var ki.
Yazamadıkça, söyleyemedikçe boğazımız düğüm düğüm :(