22 Kasım 2024 Cuma

SON DÖNEMDE OKUDUKLARIM / HEPSİ TAVSİYE

 


Amerika, aşk ve saflık yeniden keşfedilebilir mi?
 
Sular Üstünde Gökler Altında, okurunu bir zaman makinesi gibi alıp 15. yüzyılın son demlerine götürüyor. Bu sürükleyici macerada rengârenk kahramanlarla birlikte İstanbul’dan Kırım’a, İspanya’ya, oradan Güney Amerika’ya ve Kazablanka’ya doğru nefes kesen bir yolculuğa çıkarken kendinizi birbirinden esrarlı olayların içinde bulacaksınız.
 
Hem aşk derdinden kaçmak hem de babasının hayallerini gerçekleştirerek esaslı bir kâşif olmak için yola çıkan Kalender, âlemden âleme, zamandan zamana, halden hale savrulurken kendini derin çatışmaların ortasında bulacaktır. Kader rüzgârı onu Kristof Kolomb ile buluşturacak ve bu ikili o güne kadar hiçbir denizcinin açılmaya cesaret edemediği karanlık okyanuslara yelken açacaktır. Bakir topraklar üzerinde yol alırken öte yandan da birbirlerinin karanlıklarını ve kuyularını göreceklerdir. Tam dünyayı avuçlarında tuttuklarını sanırlarken işler bambaşka bir hale evrilecek ve tabiri caizse kızılca kıyamet kopacaktır.
 
Kaptanlar, korsanlar, papazlar, şövalyeler, haydutlar, ressamlar, deniz kızları, kurbanlar, gizemli yerliler ve daha nicesiyle dolu bu görkemli atmosfer, aynı zamanda dönemin ruhunu tüm çıplaklığıyla yansıtan şehirler, yapılar, şarkılar, kitaplar, haritalar, diller ve katmanlı psikoportrelerle baş döndürüyor.
 
Son dönem Türk romanının dikkat çeken isimlerinden Kaan Murat Yanık, mitlerle bezediği büyülü gerçekçi olayların bir karnaval havası yarattığı romanında, okurunu masmavi okyanuslarda, kakao ve vanilya kokularının yükseldiği yemyeşil ormanlarda, ışıltılı kurbağaların zıpladığı düşlerde ve Doğu ile Batı'nın dikenli sınırlarında dolaşmaya, bu efsunlu serüvene katılmaya davet ediyor.
 
“Umut etmeye ve masalların içinde kaybolmaya ihtiyacımız var. Hayat karşısında başka türlü direnemeyiz.”


Romantika, Turgut Özakman`ın, Korkma İnsancık Korkma`dan sonra, ikinci romanı. Yine şaşırtıcı bir aşkın öyküsü. Bir aşk güzellemesi. 1960-1987 dönemine özgü çalkantılar. Sürprizler, oyunlar, dönüşümlerle dolu, gizemli bir ilişkinin gizli tarihi. Kuşaklar arası çatışmalar. Renkli, ilginç, şaşırtıcı karakterler. Kıvrak, akıcı, neşeli bir dil, yalın bir üslup. Çok acılı bir anlatım tekniği, usta işi bir kurgu. Konusu, kişileri, tekniği, kurgusu ile farklı bir roman.


2016 Uluslararası Man Booker Ödülü
2016’nın En İyi Kitapları Seçkisi
(New York Times Book Review,  Entertainment WeeklyPublishers WeeklyTime, Buzzfeed, Bookpage, Huffington Post)
 
Rüyalar başlamadan önce Yonğhe ve kocasının hayatları gayet sıradandı.
Evliliğin tekdüzeliğinde normal bir yaşam sürerlerken,
Yonğhe rüyalar görmeye başladı ve vejetaryen olmaya karar verdi.
Evdeki tüm etleri bir torbaya doldurdu.
Kalamarları. Yumurtaları.
O hafta kocası, iş yerine ilk kez ütüsüz bir gömlekle gitti.
Bu, korkunç değişimin başlangıcıydı.

 Han Kang bizleri cinselliği, şiddeti, ilişkilerimizi ve saplantılarımızı sorgulayacağımız rahatsız edici bir yolculuğa çıkarıyor.
 
  “Derinize nüfuz edecek ürkütücü bir evrenselliğe sahip.” 
-Laura Miller

"Kang, insan beyninin ve bedeninin dayanabileceği sınırları ve 
vahşetin en uç biçimlerinde bile görülebilen tuhaf güzellikleri araştırıyor." 
-Entertainment Weekly


Her şeye güldüğümüz mutlu yıllardı. Biz çocuktuk, anne babalarımız da gençti. Başkaları yaşlanır, başkaları eksilir sanırdık. Biz değil, başkaları… Salkım Sokak ve “bizimkiler” dokunsam canlanacak bir fotoğraf gibi…
Kalabalık göçmen ailelerin iç içe yaşadığı, küçücük evlere dünyanın en bereketli sofralarının sığdığı; tertemiz, umutlu, erkenci insanların birbiriyle derdini ve ekmeğini paylaştığı, İzmir’de gizlenmiş bir harikalar dünyasıydı sanki o sokak. Solmayan renkleri, çiçekleri, coşkusu, bulaşıcı neşesi, Boşnak halayları, İzmir zeybekleri, Rumeli türküleri, şenlikli kutlamaları ile geldikleri yeri yuvaya dönüştüren insanların inancıyla kurulan bu dünya büyüttü bizi.
Eksik yapbozumun tüm parçalarını saklayan, yetişkinliğimize liman olan bu sokağın hikâyesine gidenler, kalanlar, yaşananlar, hatıralar da dâhildi ve hepsi anlatılmalıydı… Çünkü ben bir mahalle çocuğuyum, bilek-yürek gücüne ve kahramanların “geçmiş” değil “geniş” zamanlarda yaşadığına inanırım.


Bütün hayatlar birbirine çıkar. Büyük bir şehrin kimi sahile kimi yokuşa çıkan yolları gibidir ömürler. Bizi birbirimize düğümleyen yollar, derken tam da bunu söyler Gavras Bey. Göçler, idamlar, istifalar, muhtıralar, öğrenci olayları, uçak kazaları, tanklar, yanılgılar, fedakârlıklar ve şarkılar içinde geçen bir yüzyılın  Türkiyesi’nde, bir göçe direnen köklerin, ayrılığın, yoksulluğun, ölümün, direncin hikâyesini hatırlatıyor Unutursun. Hacı Gavras Karamanlı, Unutursun’un en uzun yaşayan kahramanı. Hayatının tüm dönemeçleri Bir Cihan Kafes’ten tanıdığımız ve hikâyeleri henüz bitmemiş bir ailenin üç kuşak kadınına çıkıyor. Birlikte geçirdikleri bir ömür içinde birbirleriyle kucaklaşamamış Samire, Yaşar ve Lorin’i ölümüyle kavuşturan bu yabancı kim?
Unutursun, aşk için giden, kalan ve ölenin hikâyesi biraz da...
İstanbul’un son gayrimüslimleri, esnaf dostları Aşkale’ye gitmesin diye vergi borcunu ödemek için para toplayan Müslüman komşular, asılan bir başvekilin güçlü karısı, müge çiçekleriyle bezeli altmışlı yılların Ankarası’nı yasa boğan uçak kazası, savaşlardan sağ çıkmış sıhhiyecilerin yorgunluğu, Kapadokya’nın yer altı kentleri, karlı Berlin, ana kucağı Ihlara, tangolar, ağıtlar ve elbette bir esinti gibi geçip giden Nariye’nin şarkısı... Hepsi birer yağmur damlası bu hikâyede. Hasan Dağı’nın ardında yaşananlar unutulmasın diye.
 
KİMİ BİR MADALYA GİBİ TAŞIR YARA İZİNİ... KİMİ DE TENİNDE YENİ YARALAR AÇARSA, ESKİSİNİ UNUTUP HERKESE UNUTTURABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜR. OYSA ZAMAN HER İŞİ TEK HAMLEDE YAPABİLEN BÜYÜK  BİR KAHRAMAN.
VE HEPİMİZİN KALBİNDE KAPAĞI ÖLENE DEK AÇIK KALAN BİR “UNUTMA! DEFTERİ” VAR.


Dublörün Dilemması ve Korkma Ben Varım’ın yazarı Murat Menteş’ten doludizgin bir roman daha!
Sıkı tutunun!
İstiklal Harbi’nin son gazisi, 100 yaşındaki millî kahraman RUHİ MÜCERRET; bir dünya starına nasıl dönüşüyor?
Zaten ecelin menzilindeyken, esrarengiz psikopat MASUM CİCİ’yi haklayabilecek mi?
Mabet filozofu AVNİ VAV'dan daha neler öğrenecek?
NAZLI HİLAL’e, 70 yaş farka rağmen nasıl açılacak?
Ve son nefesinde kelime-i şahadet getirebilecek mi?
Bir gözü mavi, diğeri kahverengi avare CİVAN KAZANOVA; elden düşme ruhunu, şeytana neden satıyor?
Depremde yitirdiği SERPİL SİLAHLIPERİ’yi unutmayıp da ne yapacak?
Marifetli afet FUJER FUJİ’den kaçarken neye yakalanacak?
Kan kanseri yeğeni OZAN’ı hangi parayla tedavi ettirecek?
Alınyazısındaki boşlukları neyle dolduracak?
İntiharın eşiğinde tetikte beklerken, kimvurduya mı gidecek?
Ziyadesiyle kahkaha ve bir nebze gözyaşı içeren bu serüvende
trenler gemilere çarpıyor.
İstiklal Savaşı, 85 yıl sonra devam ediyor.
Şakaklar matkapla deliniyor.
Uçaklar düşüyor.
Kaybedenler şampiyon oluyor.
Ölüler diriliyor.
Serseri kurşunlar uçuşuyor.
Ve reklamlar, müşterileri ele geçiriyor!

“100 yaşından küçükseniz, bu romanı mutlaka okuyun!”
[EMRAH SERBES]



WARIS DIRIE, çilde göçebe bir yaşam süren ve kızların sünnet edilmesi gibi gelenekleri hala uygulamakta olan Somalili bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. On iki yaşına geldiğinde, yaşlı bir adamla evlendirileceğini öğrenince, çöldeki ailesini terk ederek kaçar ve onu önce Afrika’daki akrabalarına, oradan Londra’ya ve sonra da ünlü bir model olacağı Amerika’ya götüren ilginç yaşam yolculuğunda başlamış olur.
Gündüzleri Naomi Campbell gibi ünlü modellerle çalışan Waris Dirie, aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in bir insan hakları elçisi olarak görev yapmaktadır. Fakat o yine de, geceleri, terk etmek zorunda kaldığı vatanı Somali’deki basit yaşamın özlemini çekiyor. Kadınların genel olarak, kendi ayakları üzerinde duran özgür bir birey olma çabası karşısında karşılaştıkları sorunlar, yokluklar ülkesi olan Afrika’nın çöllerinde yaşandığında, çok daha çarpıcı ve öğretici bir deneyim haline geliyor. Waris Dirie, bu sorunlarla nasıl baş ettiğini anlatarak, ister Afrika’da olsun, ister gelişmiş ülkelerde, benzer sorunlarla karşılaşan tüm kadınlara ışık tutuyor. Dirie’nin öyküsü aynı zamanda, yılmadan çalışıldığında, insanın her istediğini elde edebileceğini de göler önüne seriyor ve herkese, dirençli ve çalışkan olma konusunda bir ders veriyor.
Waris Dirie’nin çarpıcı yaşam öyküsünü anlatan bu kitap, on bir ülkede aynı anda yayınlandı ve hemen beyaz perdeye uyarlama çalışmaları başlatıldı.
‘‘Waris’in öyküsü, gerçek bir kadın kahramanın öyküsü. Herkese esin kaynağı olacak!’’
-ELTON JOHN
 
‘‘Waris Dirie, çok özel ve yürekli bir insan. Öyküsü herkese esin kaynağı olmalı. Düşlerini gerçekleştirmek için karşısına çıkan tüm engelleri aşmakla kalmamış, aynı zamanda kadınların özgürlüğü adına, çok soylu bir savaşa çağırmıştır.
-Dr. NAFİS SADIK













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder